Buca’nın dar sokakları, İzmir’in en renkli ancak bir o kadar da çelişkilerle dolu semtlerinden biri. Burada, çay ocaklarında siyaset konuşulur, cami avlularında dedikodular dönüp dururken, bu kez farklı bir ses yükseliyor: Gül adını verdiğimiz 35 yaşındaki bir travesti, mahalle muhtarı adaylığını açıkladı. Onun hikâyesi, sadece bir seçim mücadelesi değil; bir varoluş direnişi.
“Ben Bu Mahallenin Çocuğuyum”
Gül, Buca’da doğup büyümüş. Çocukken mahalledeki bakkalın önünde top oynarken, ergenliğinde ise “farklı” olduğunu hissettiren bakışlarla mücadele ederek… “Beni tanıyanlar çocukluğumu bilir. Şimdi ise bana ‘travesti’ diyenler, aynı bakkalda çay içtiğimiz komşularım,” diyor. Muhtarlık adaylığını duyurduğu gün, sosyal medyada bir video paylaştı: “Bu mahallede büyüdüm. Sizin çocuğunuzum. Şimdi sizin için çalışmak istiyorum.”
Neden Muhtar Olmak?
Gül’ün seçim vaatleri, klasik muhtar projelerinden çok daha derin:
- LGBTQ+ Gençler İçin Güvenli Alan: Mahallede cinsiyet kimliği nedeniyle evden atılan gençler için geçici barınma ve psikolojik destek.
- Nefret Suçlarına Karşı İş Birliği: Muhtarlık binasında avukatlar ve aktivistlerle ücretsiz danışmanlık.
- Kadın ve LGBTQ+ Dostu Sokak Aydınlatması: Karanlık sokaklara güvenli ulaşım için ışıklandırma projesi.
- Kültür Sanat Atölyeleri: Mahallelinin bir araya geleceği queer tiyatro gösterileri ve resim kursları.
“Adayım Çünkü Artık Görünmez Değilim”
Gül’le Buca’nın arka sokaklarındaki bir kafede buluşuyoruz. Fondaki Türk sanat müziği eşliğinde anlatıyor:
“Bir travesti olarak muhtar adayı olmam ‘sembolik’ değil. Mahallemin çöp sorununu çözmek, engelli komşularımızın asansör talebini belediyeye iletmek de istiyorum. Ama bunu yaparken, kim olduğumu saklamayacağım. Çünkü beni muhtar yapacak olan, ‘travesti’ kimliğim değil, bu mahalleye olan sevgim.”
Tepkiler: Umut ve Nefret Arasında
- Destekleyenler: Mahallenin esnafından Hasan Usta, “Gül çocukken benden şeker alırdı. Şimdi muhtar adayı. Gurur duydum,” diyor. Gençler ise sosyal medyada #BucanınGülü etiketiyle trend başlattı.
- Karşı Çıkanlar: Bazı aileler, “Böyle aday olmaz” diye imza topluyor. Gül, tehdit mesajları aldığını ancak yılmadığını söylüyor: “Nefret, korkudan beslenir. Ben korkmuyorum.”
Türkiye’de Bir İlk Değil Ama…
Türkiye’de ilk travesti muhtar, 2019’da Beyza Kırıkkaya oldu. Ancak Gül’ün hikâyesi, bir metropol mahallesinde kimlik mücadelesi verenler için farklı bir anlam taşıyor. Sosyolog Dr. Elif Şahin’e göre:
“Gül’ün adaylığı, sadece bir seçim değil; toplumsal kabulün test edildiği bir süreç. Mahallelinin ‘öteki’ dediği kişiye ‘bizden biri’ diyebilmesi, tüm Türkiye için umut olabilir.”
Son Söz: “Çiçek Açan Bir Direniş”
Gül, muhtarlık seçimlerini kazansa da kaybetse de, Buca’nın sokaklarında bir iz bırakacak. Belki de en önemlisi, bir çocuğun “Ben de farklıyım,” dediğinde, Gül’ün posterine bakıp “Demek ki mümkünmüş,” diyeceği o an…
“Biz gülleri dikenleriyle seviyoruz. Buca da beni böyle sevecek.” – Gül
Mekân: Buca, İzmir – Gül’ün çocukluğunun geçtiği mahalle parkı
Tarih: 5 Mart 2025
Röportajı Yapan: Aylin Tekin
Aylin: Merhaba Gül. Öncelikle bu samimi sohbet için teşekkür ederim. Bize biraz kendinden bahseder misin? Buca senin için ne ifade ediyor?
Gül: Merhaba Aylin. Ben 35 yaşında, Buca’da doğup büyümüş bir trans kadınım. Bu mahallenin sokaklarında oynayarak, komşularımızın ekmeğiyle, çorbasıyla büyüdüm. Ama aynı sokaklar, kimliğimi keşfettiğimde bana en acımasız bakışların geldiği yer oldu. Buca benim için bir çelişki: Hem evim, hem mücadele alanım.
Aylin: Muhtarlık adaylığınızı açıkladığınızda neler hissettiniz? Nasıl tepkiler aldınız?
Gül: Adaylığımı duyurduğum video için telefonuma 300’e yakın mesaj geldi. Kimi “Seninle gurur duyuyorum” diyordu, kimi “Utanmaz” yazmıştı. Ama en çok, mahalledeki çocukluk arkadaşım Ahmet’in “Destekliyorum” mesajı etkiledi beni. Çünkü lisede bana en çok zorbalık yapan oydu. Demek ki insan değişebiliyormuş…
Aylin: Peki neden muhtar olmak istiyorsunuz? Sizin için bu adaylık ne anlam taşıyor?
Gül: Bir travesti olarak “muhtar” kelimesi bile şaşırtıcı, değil mi? Ama ben sadece kimliğimle değil, yapabileceklerimle görülmek istiyorum. Mesela, şu köşedeki çöp konteynırı iki haftadır dolup taşıyor. Kimse ilgilenmiyor. Ya da parktaki salıncak tamir bekliyor. Ben muhtar olarak bunları düzelteceğim. Ama aynı zamanda, görünmez kılınan LGBTQ+ gençler için de bir dayanak olacağım.
Aylin: Vaadleriniz arasında “queer dostu sokak aydınlatması” gibi projeler var. Bunlar sembolik mi yoksa pratik çözümler mi?
Gül: Hem sembolik hem pratik! Karanlık sokaklar, özellikle trans bireyler ve kadınlar için tehlikeli. Ama aydınlatma sadece fiziksel değil, toplumsal bir mesaj. “Bu mahallede herkes güvende” demenin yoludur. Ayrıca, muhtarlık binasında kuracağımız “Dayanışma Köşesi”nde avukatlar ve psikologlar ücretsiz destek verecek. Bu, kimsenin “tek başına” hissetmemesi için.
Aylin: Peki ya karşıt görüşler? Tehditler aldığınız doğru mu?
Gül: (Gülümseyerek) “Buca’nın Gülü” diye anılıyorum ama dikenlerimle hatırlanıyorum. Evet, “Vazgeç” yazan notlar, sosyal medyada nefret yorumları… Ama bir gün kapıma gelen 70’lik bir teyze, “Kızım, senin gibi cesur birini görmek umut verici” dedi. Bu, tüm nefreti unutturuyor.
Aylin: Siyasi partilerden destek aldınız mı? Yoksa bağımsız mı adaysınız?
Gül: Bağımsızım. Çünkü siyasi partilerin LGBTQ+ hakları konusundaki tutumları samimi değil. Geçen ay bir parti yetkilisi “Sembolik destek verelim” dedi. Reddettim. Benim desteğim, bu mahallenin bakkalı, manavı, öğrencisi…
Aylin: Seçimi kazanırsanız ilk işiniz ne olacak?
Gül: İlk işim, mahalle sakinleriyle çay partisi düzenlemek. Herkes gelsin, tanışsın. Çünkü önyargılar, tanışmamaktan doğar. Sonra, engelli komşularımız için asansör talebini belediyeye resmen ileteceğim.
Aylin: Peki ya kaybederseniz?
Gül: Kaybetmek, yürüdüğüm yolda bir moladır sadece. Zaten kazancım şimdiden oldu: 15 yaşında bir trans çocuk, annesine “Gül abla gibi muhtar olacağım” demiş. Bu bile yeter.
Aylin: Son olarak, mahallenize ve Türkiye’ye ne söylemek istersiniz?
Gül: (Parktaki salıncağı işaret ederek) Şu salıncağa bakın. Paslanmış, kırık. Ama hâlâ çocuklar sallanıyor. Demek ki umut, en kötü koşullarda bile yaşıyor. Türkiye’ye sesleniyorum: Bırakın insanlar olduğu gibi var olsun. Çünkü ancak o zaman gerçekten güzel bir ülke oluruz.