Alsancak, İzmir’in kalbinde kültürün, sanatın ve çeşitliliğin iç içe geçtiği bir semt. Ancak bu renkli dokunun gölgesinde, travesti bireylerin gündelik yaşam mücadelesi saklı. Sabahın erken saatlerinde işe yetişme telaşı, gece yarılarına kadar süren çalışma temposu ve toplumsal önyargılarla mücadele… Bu hikâyeler, yalnızca bir “geçim kaygısı” değil; aynı zamanda insan onuru, direniş ve umutla örülü bir varoluşun izleri.
“Ben Bu Sokaklarda Nefes Alıyorum”: Deniz’in Hikâyesi
Deniz (29), Alsancak’ta bir kuaför salonunda makyaj sanatçısı. Sabah 07.00’de işbaşı yapıyor, akşam 22.00’ye kadar müşteri kabul ediyor. “Bu semtte travesti olarak çalışmak, hem özgürlük hem risk,” diyor. Müşterilerin çoğu onun yeteneğini seviyor, ancak bazıları kimliğini öğrendiğinde geri dönmüyor. Deniz, “Kirasını ödeyebilmek için ekstra güzellik workshop’ları düzenliyorum,” diye ekliyor.
Gündelik Geçimin Zorlukları: “Görünmez” Engeller
Alsancak’ta travesti bireyler, ekonomik hayata katılmak için görünmez duvarları aşmak zorunda:
- İş Bulma Mücadelesi: Birçok işletme, önyargılar nedeniyle travesti bireyleri istihdam etmiyor. Deniz gibi kuaförler bile “Müşteri kaybederiz” endişesiyle işten çıkarılabiliyor.
- Konut Sorunu: Ev sahipleri, kimlikleri nedeniyle kiralık vermekten çekiniyor. “Depozito istedikleri miktar, diğer kiracılardan 2 kat fazla,” diye anlatıyor Can (34), bir kafe çalışanı.
- Sosyal Damga: Otobüste, markette veya parkta maruz kalınan aşağılayıcı sözler, psikolojik yükü artırıyor.
Nasıl Geçiniyorlar? Alsancak’ta 5 Yaygın Geçim Kaynağı
- Güzellik ve Kuaför Hizmetleri: Travesti bireyler, makyaj ve saç tasarımı konusundaki yetenekleriyle öne çıkıyor. Alsancak Güzellik Akademisi, bu alanda ücretsiz eğitimler veriyor.
- Eğlence Sektörü: Barlarda performans sergileyen drag sanatçıları ve DJ’ler.
- Sosyal Medya İçerik Üretimi: Güzellik ipuçları, queer temalı podcast’ler veya dans videolarıyla gelir elde etme.
- El İşi ve Tasarım: Elde dikilen kıyafetler veya özgün takılar, Kıbrıs Şehitleri Caddesi’ndeki stantlarda satılıyor.
- Garsonluk ve Kafe İşletmeciliği: Queer dostu kafeler, travesti bireylere istihdam sağlıyor.
Dayanışma Ağları: “Yalnız Yürümüyoruz”
- Lambdaİzmir Derneği: Ücretsiz hukuki destek, psikolojik danışmanlık ve mesleki eğitimler.
- Alsancak Sanat Kolektifi: Travesti bireylerin el emeği ürünlerini sergilediği haftalık pazarlar.
- Kadın Dayanışma Vakfı: Barınma sorunu yaşayanlar için geçici konaklama imkânı.
Bir Umut Hikâyesi: Sibel’in Dükkanı
Sibel (38), iki yıl önce Alsancak’ta küçük bir butik açtı. Başlangıçta müşteriler “Travesti mi dikiyor bu kıyafetleri?” diye alay etti. Ancak dayanışma ağlarının desteğiyle sosyal medyada tanınır hale geldi. Şimdi, butiğin camekanında “Cinsiyetsiz Moda” sloganıyla ürün satıyor: “Bu dükkân, benim direnişimin simgesi.”
Alsancak’a Çağrı: “Bize Şans Verin”
Travesti bireylerin gündelik geçim mücadelesi, toplumsal duyarlılıkla hafifletilebilir:
- İşverenler: “Cinsiyet kimliği işe alım kriterimiz değildir” ilanları verin.
- Belediye: Sokak satıcılarına vergi indirimi, LGBTQ+ dostu stant alanları sağlayın.
- Semt Sakinleri: Bir kahve ısmarlayın, yeteneklerini dinleyin.
“Alsancak’ın Ruhu, Hepimizin Emeğiyle Var!”
Bu semtin sokakları, travesti bireylerin teri, emeği ve direnişiyle ısınıyor. Unutmayalım:
“Birbirimizi görmezden gelmek yerine, dayanışmayı seçersek, Alsancak gerçekten ‘yaşanabilir’ olur.”
Deniz: Merhaba Eylül. Öncelikle zaman ayırdığın için teşekkür ederim. Bize biraz kendinden bahseder misin? Alsancak senin için ne ifade ediyor?
Eylül: Merhaba Deniz. Ben 36 yaşında bir trans kadınım. Alsancak’ta 10 yıldır yaşıyorum ve bu semtin sokakları, benim hem sığınağım hem de direniş alanım. Burada nefes almayı, denizin kokusunu, insanların çeşitliliğini seviyorum. Ama bir o kadar da önyargıların ağırlığını hissediyorum.
Deniz: Peki, bu önyargılarla nasıl mücadele ediyorsun?
Eylül: (Gülümseyerek) Önce kendimi kabul ettim. Sonra, Alsancak’ta bir makyaj stüdyosu açtım. İlk zamanlar müşterilerim “Travesti mi yapacak makyajımı?” diye soruyordu. Şimdi ise gelinler, “Eylül abla, bugün en özel günümde yanımda olur musun?” diye arıyor. Sanatım ve emeğimle kendimi kabul ettirdim. Ama her gün aynı mücadele… Mesela, dün bir müşteri, “Sizin gibilere tahammülüm yok,” diyerek çıkıp gitti.
Deniz: Bu tür tepkiler moralini nasıl etkiliyor?
Eylül: İlk yıllarda çok üzülürdüm. Ama artık anlıyorum ki bu önyargılar, onların cehaletinden kaynaklanıyor. Beni ayakta tutan, bu semtte tanıştığım insanlar oldu. Mesela, stüdyomun karşısındaki bakkal amca, her sabah bana simit getirir. “Kızım, aç kalma,” der. İşte bu küçük jestler, nefreti unutturuyor.
Deniz: Alsancak’ta travesti bireylerin gündelik yaşamı nasıl? İş bulmak, ev kiralamak zor mu?
Eylül: Çok zor. Geçen ay bir ev sahibi, kimliğimi öğrenince “Başka kiracı buldum,” dedi. Oysa depozitoyu bile yatırmıştım. İş konusunda ise, güzellik sektörü dışında kapılar çoğunlukla kapalı. Bir arkadaşım, üniversite mezunu olmasına rağmen, bir kafede garsonluk yapmak için “erkek” kimliğiyle başvurmak zorunda kaldı. Bu acımasız bir seçim: Ya aç kal, ya kimliğini inkâr et.
Deniz: Peki dayanışma ağları bu süreçte nasıl rol oynuyor?
Eylül: Lambdaİzmir ve Alsancak Sanat Kolektifi olmasa, çoğumuz çoktan pes ederdik. Mesela, geçen sene bir genç kız, ailesi tarafından evden atıldığında, kolektif aracılığıyla ona geçici bir ev bulduk. Şimdi o kız, moda tasarımı okuyor. Dayanışma, hayat kurtarıyor.
Deniz: Alsancak Belediyesi’nin bu konuda çalışmaları var mı?
Eylül: (İç çekerek) Sembolik adımlar… Mesela, Onur Haftası’nda bir pankart asıyorlar ama travesti bireylerin konut sorununa dair somut bir proje yok. Oysa acil bir LGBTQ+ konukevi şart. Belediye bütçesinden buna pay ayrılsa, emin ol yüzlerce hayat değişir.
Deniz: Peki senin hayalin nedir? Gelecekte Alsancak’ı nasıl görmek istersin?
Eylül: (Denize doğru bakarak) Hayalim, bu kordon boyunda el ele yürüyen travesti çiftlerin, kimsenin dönüp bakmadığı bir Alsancak. Çocukların ailelerine “Ben transım” dediğinde kucaklandığı bir semt… Ve tabii, benim stüdyomun önünde “Cinsiyet kimliğiniz önemli değil, yeteneğiniz önemli” yazan bir tabela.
Deniz: Son olarak, bu söyleşiyi okuyanlara ne söylemek istersin?
Eylül: Lütfen, önyargılarınızı sorgulayın. Bir travestiyle çay içmek, onun hikâyesini dinlemek bile fark yaratır. Unutmayın: Bizler de bu semtin çocuklarıyız. Sizin gibi sevilmeyi, saygı görmeyi hak ediyoruz.